Friday, November 30, 2007

Yolda Yurume Kurallari:


Dagdaki kurali bilmiyorum ama ayaginizda kros kayaklarla izde kosarken sag kurali gecer...Cunku kayak tasit olmustur, binen de surucu...



Yayalar İçin Trafik Kuralları (Turkiye)
1. Cadde ve sokaklarda her zaman yaya kaldırımında yürümeliyiz. Karşı kaldırıma ancak yaya geçitlerinden geçmeliyiz.
2. Kaldırımdan inerken, karşıdan karşıya geçerken önce sola, sonra sağa yine sola bakıp öyle geçmeliyiz.
3. Yaya kaldırımı olmayan yerlerde yolun solundan yürümeliyiz.

4. Trafik polislerinin işaretlerine uymalıyız.
5. Trafik polisinin olmadığı yerlerde trafik işaretlerine dikkat etmeli­yiz.
6. Trafik lambası kırmızı yanarken kesin olarak karşıya geçmemeli­yiz.
7. Karşıdan karşıya geçerken zikzaklar çizmemeliyiz.
8. Duran bir taşıtın hemen önünden ve arkasından geçmemeliyiz.
9. Taşıt araçlarından inerken taşıtın tam olarak durmasını beklemeli­yiz.
10. Taşıt araçlarına binerken sıramızı beklemeliyiz.
11. Taşıt aracından iner inmez hemen karşıya geçmemeliyiz.
12. Taşıtlara hiçbir nedenle asılmamalıyız.
13. Yolda top oynamamalıyız.
14. Yolda gruplar oluşturup geçişe engel olmamalıyız

Isvec'e geldigimde önceleri cok yadirgamistim soldan yurumeyi...Yaya yolunda bile olsa, bisiklet ve mobilet gibi tasitlarla ayni yolu paylastigi icin hep soldan yurumek zorundadir yayalar... TR' deki kurallari guguldan buldugumda yukaridaki gibi, cokta farkli olmadigini gördum. Turkiye'de yayalarin heryolun sagindan yurume aliskanligi benim kafami karistirdi en son uzun tatilimde. Sizin yasadiginiz ulkede kurallar nasil merak ettim...

Bir de okuma önerisi olmazsa olmaz!

Monday, November 26, 2007

AB nire, Avrupa nire?

Dört yil önceki fotograf, havalar su anda da ayni...

Önceki gun teleteks haberlerinde, Erdogan'in, Kurtlere daha cok özgurluk verilecegini, siddet ve terörun dusmani özgurluktur, dedigini öncelikli yazili haber olarak verdi...Bizim haberlere göz attigimda DTP'nin baskaninin tam tersine Erdogan'i elestiren beyanlarini gördum...Zaten Kurt rebellerin silahlarini coktan gömduklerini de birkac ay önce ilan etmislerdi yine teleteks haberlerinde...Turkiye'de, PKK'nin baris haberlerinden sonra, ölen askerlerin haberleri burada hic duyulmuyor...

Sabah radyoda yine Avrupa'nin ve AB'nin sinirlarinin neresi oldugu konusunda uzun bir haber dinledim...Özetle: Turkiye'nin Avrupa'daki topraklari Istanbul'da bitiyormus ve gerisi Asya imis...Fransa baskani bu nedenle, halki da zaten TR'yi kesinlikle istemiyormus...Kibris nerede acaba deginilecek mi diye bekledim...Adalar istisnadir mutlaka...Deginilmedi...

Yanda listede linki olan sevdigim yazarlardan Ergin Yildizoglu'nun son yazisini mutlaka okuyun!

Sunday, November 25, 2007

Sayin Mustafa Mutlu'dan


Bir yanda Allah’ın yasaları, diğer yanda T.C. Anayasası!
Durmak yok, “dinci” kadroların “dinciliği” yaygınlaştırma çalışmalarını teşhir etmeye tam gaz devam!Son örnek Milli Eğitim’den!Kocaeli Milli Eğitim Müdürlüğü, 21 Kasım 2007’de ilköğretim okullarının sekizinci sınıflarındaki öğrenciler için bir “Başarı Değerlendirme Sınavı” düzenledi. Amaç, öğrencilerin seviyelerini tespit etmek.B kitapçığındaki 24. soru aynen şöyle:“Aşağıdakilerden hangisi Allah’ın, evrenin düzenini ve işleyişini sağlamak için koyduğu yasalardan değildir?a- Fiziksel yasalar.b- Toplumsal yasalar.c- Biyolojik yasalar.d- T.C. Anayasası.”
***Şimdi bu sorunun yanıtını siz verin; tabii, verebilirseniz!İstediğiniz kadar üniversite bitirmiş, mesleğinizin zirvesine ulaşmış olun; bu sorunun yanıtı zor!Birlikte çözmeye çalışalım:Fiziksel yasalar ve biyolojik yasalar; tamam... Düzen, Allah tarafından kurulmuş.Geriye kalıyor iki şık... Zaten sorun da burada başlıyor:T.C. Anayasası’nın (Dikkat edin Türkiye Cumhuriyeti değil, T.C.) Allah’ın koyduğu yasa olmadığı ortada da... Toplumsal yasalar da öyle değil mi?Değilmiş...Çünkü bu soruyu hazırlayanlara göre “toplumsal yasalar”dan kast edilen “Kuran-ı Kerim’deki ayet ve sureler”miş...Bu yüzden doğru yanıt “d” şıkkı, yani “T.C. Anayasası” olacakmış!
***Bir soru daha:“Yüce Allah evrendeki düzenin varlığı için her alanda kurallar koymuştur. Biz bunlara ‘Sünnetullah’ diyoruz. Buna göre aşağıdaki kurallardan hangisi Allah’ın koymuş olduğu kurallardan biri değildir?a- Gezegenlerin belli bir yörüngede hareket etmeleri.b- Canlıların üreyip çoğalmaları.c- Gelir dağılımının adil olduğu ülkelerin ilerlemesi.d- Futbol maçında topun taca çıkması.” Eminim bu soruya bir çırpıda doğru yanıtı verdiniz ve “d” dediniz...Tamam da; gelin biraz deşelim:İlk örnekteki soruya göre “fiziksel ve biyolojik yasalar”, Allah’ın koyduğu yasalar değil miydi? İyi de; bir fizik yasası olan “gezegenlerin belli bir yörüngede hareket etmesi” ya da bir biyoloji yasası olan “canlıların üreyip çoğalması” ne oldu da bu soruda “kural”a dönüştü? “Yasa”yla “kural” arasında hiç mi fark yok? Ya da...Hayatlarını ekonomi bilimine vermiş profesörlerin bile hâlâ üzerinde görüş birliği sağlayamadıkları, “Gelir dağılımının adil olduğu ülkeler ilerler” tezi, nasıl oluyor da 14-15 yaşındaki çocuklara “doğru” diye dayatılıyor?
***Örnekleri uzatacak değilim. 25 sosyal bilgiler sorusunun 5’i “din” içerikli... Buna karşın Atatürk’le ilgili bir soru bile yok!Biliyorsunuz; lise giriş sınavları kaldırılıyor. Anadolu ya da Fen Liseleri’ne devam edecek çocuklar, ilköğretimde yapılacak seviye tespit sınavlarının sonucuna göre seçilecek.Dün Cumhuriyet Gazetesi’nden Emine Kaplan’ın ortaya çıkardığı sorular bu yüzden dikkat çekici...“Atatürk çok önemli değil, bakın ona ilişkin soru sormuyoruz, ama dinimizi bilmezseniz, liseyi sıradan bir okulda okumak zorunda kalırsınız” mı deniliyor?“Dinde uzmanlık” gerektiren sorular, bu yüzden mi soruluyor?“Ey Türk gençliği... Amacın iyi bir okulda okumaksa, bundan sonra ne yapacağını anlamışsındır. Hâlâ anlamadıysan, sürün o zaman” diye rest mi çekiliyor?
***Dün de yazmıştım: Bunlar “küçük şey”ler... Ama AKP iktidarı, oya gibi işlediği bu “küçük şey”lerle toplumsal karakterimizi değiştiriyor.Biz ise tüm bunları “masum” bulup “yola devam” etmelerine seyirci kalıyoruz!Aferin bize...
*****GÜNÜN SORUSUBugün ülkemizin iki temel sorunu var: Bir yanda Türkiye’yi bölmek isteyen terör örgütü, diğer yanda demokratik, laik, sosyal hukuk devletini dini kurallarla yönetmek isteyen kadro!Bunlardan biriyle mücadelenin yoğunlaştığı günlerde, neden hep ikincisini unutuyoruz?

Wednesday, November 21, 2007

Sayin Mine Kirikkanat'tan

Cinnet vatan
Çok değil, bir kuşak öncesine kadar Türkiye, “Bu cennet vatan...” diye anılırdı. Her konuda, her kafadan, her sesin çıktığı, her yolluğa Mersin’in ve tersinin önerildiği ülkemizde, yegâne ortak fikir, neredeyse toplumsal uzlaşma, Türkiye’nin cennet bir vatan olduğuydu.Geçen yılların her biri bir zümrüdünü arakladı, ormanlarını yaktı, toprağını çaldı, denizlerini atıkladı, göllerini kuruttu, havasını zehirledi, ırmaklarını kimyaladı, kuşlarını tüketti, hayvanlarını bitirdi. Yağma ve talan, tüm hızıyla sürüyor.Her mahalleden bir milyoner çıkabildi mi bilmiyorum, ama her sokağında en az bir kanser hastası var: Türkiye’yi talan edenler, onu aynı zamanda bir laboratuvar olarak küresel kimya sanayiine kiraladılar. Kira onlara ödeniyor, bizler denek faresi yerine kullanılıyoruz. Yediğimiz her sebze ve meyve genetiğiyle oynanmış tarım ürünleri. Etler hormonlu, konserveler nitratlı, sucuk, salam, sosislerde etten çok boyalı yağ ve neden koruyorlarsa, koruyucu kimya maddeleri var. Bir toplu imha silahı düşünün ki, yüzlerce yıldır bozulmaması sadece kaynatılarak sağlanan pekmez, bazı üreticiler tarafından artık asbestle berraklaştırılıyor! Asbest ne? İnsanlarının sağlığına özen gösteren tüm ülkelerde, bina yalıtımında bile kullanılması yasaklı, bir numaralı kanserojen!
***Her kişinin çevresinde mutlaka bir kanser hastası var. Millet birbirine, “Ne kadar çoğaldı?” diye dert yanıyor, ama çok azı, “Neden çoğaldı, kim bizi deney faresi olarak sattı?” diye soruyor.“Bakın” diyorum, “AB’nin Kopenhag kriterleri, aynı zamanda sizin sağlıklı yaşam hakkınız demek. Konservelerinize, salamlarınıza zehir basılmaması, havanızın suyunuzun kalitesi de bu kriterlere bağlı. AB aynı zamanda bir yaşam standardı. AB’ye uyum, sizlerin sigortasız çalıştırılamamanız, köle çocukların kurtarılması, grev hakkı, iş saatleri, işsizlik tazminatı, hakkınızı arayabilmek hakkınızdır.” “AB bizi sömürür, bağımsız Türkiye isterük!” diyorlar. Yahu seni zaten senin devletin sömürüyor, yediğini içtiğini senin üreticilerin zehirliyor, senin seçtiklerin pazarlıyor seni deney faresi olarak, icat ettiği kimyasalları kendi ülkelerinde kullanamayan küresel sermayeye... Uluslararası standartlardan azade olduğumuz içindir ki birbirimizi zehirlemek, sömürmek, süründürmekte zaten bağımsızız!Ama bakıyorum, ne Türkiye’yi satanlar, ne Türkiye ile birlikte satılan halk arasında kimse; hiç kimse bu vatana “cennet” demiyor artık.Bir harfi düştü cennetin, “cinnet” oldu Türkiye. Cenneti tüketeni, tüketime denek ve teslim olanla seyirci kalanı, el birliğiyle kotardıkları bu cinnetten paylarını alıyor.
***Bir cinnet düşünün ki, evrensel insanlık projesi üzerine kurulu sosyalizm, Türkiye’de yabancı düşmanı bir ulusalcılık olup çıkıyor!Oysa böyle sosyalizmin tarihsel bir adı var: Nasyonal Sosyalizm. Yani ırkçı faşizm. Bir cinnet düşünün ki, ırkçılığı ve faşizmi besleyen sağcı milliyetçilik, yabancı sermayeye endeksli küresel ekonomiyi savunuyor.Bir cinnet düşünün ki, milletçi değil ümmetçi iktidar, Osmanlı’ya sahip çıkıyoruz diye eski sömürgesi Arabistan’a özeniyor, eski tebaası şeyhlerin, emirlerin önünde eğiliyor.Bir cinnet ki bu, adı üstünde, “sosyalist enternasyonal” üyesi olması gereken partiler, insanlık tarihinin en sosyal, en demokrat ve halkçı projesi AB’ye sırtını dönerken, adı üstünde ümmetçi, dinci, sansürcü, kadın erkek ayrımcılığı yapacak kadar gerici zihniyet, AB projesine sahip çıkıyor, aslında AB sürecini durduruyor!Ama zaten bu cinnet vatanda, özü, tanımı, işlevi kadın güzelliğini ortaya çıkarmak, kadını göstermek olan “Moda”da, modacının kendi deyişiyle “kadını kapatmak misyonu”na dönüşüyor. Tekbir ne demek? Allahüekber. Allah’ın modası mı vardır?“Allahüekber” diye tesettür pazarında kadın giysisi satmak, bu toplumsal cinnetin, umarım zirvesidir. Çünkü henüz eteklerindeysek, zirveye zıvanadan çıkmak zorunda kalınacaktır!

Monday, November 19, 2007

Alp'in Asklari,

Isvec'te beni sasirtan en cok seylerden biri, sute alerjisi olan cocuklarin coklugu...Yuvada ve okulda bolca konu gectiginden, Alp gecen gun: Noah ve Klara bu sutu icemez, bilmem ne paketindeki sutu icebilir, diye acti konuyu...Ben de, Klara su senin begendigin kiz mi, diye sordum...Hayir, Noah ona asik, ben Tove ve Ida'ya asigim hala, diye yanitladi...Arkasindan da, 2 kizla evlenecegime göre 4 tane cocugum olacak, diye ekledi...

Okulda matematik ögreniyor ya; cogu cift 2 tane cocuk yaptigina göre, dogru dedik...Ama ayni anda 2 kisiyle evli olunamayacagini 6 yasindaki cocuga aciklama geregi duymadik...

Saturday, November 17, 2007

Arapca'ya Dönus

Yine Melih Asik'tan
Geriye dönüş...
Çevre ve Orman Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği, geçtiğimiz günlerde bakanlık personeline bir "Tavsiye Yazısı" gönderdi. Ne kadar Türkçeleştirilmiş sözcük varsa Arapçalaştırılmasını istedi. Yazıda:"Değerli arkadaşlar,Türkçemizdeki sözcük çeşitliliğinin korunması, yaşayan ve konuşulan zengin bir dil olarak varlığını sürdürmesi için günlük konuşmalarınız ve her türlü yazışmalarınızda ekli dosyadaki kelimelerin kullanılması konusunda hassasiyet ve itina göstermenizi rica eder, iyi çalışmalar dileriz" denildikten sonra, Bakan Veysel Eroğlu'nun konuşmalarda ve yazışmalarda kullanılmamasını istediği sözcükler (siyahla dizilen) ile onların yerine kullanılmasını tercih ettiği sözcükler şöyle sıralanıyor:Amaç: Maksat, Gaye, Atama: Tayin, Belirlemek: Tespit etmek, Boş: Münhal, Dayanak: Mesnet, Doğal: Tabii, Durum: Vaziyet, Gereksinim: İhtiyaç, Görev: Vazife, İçermek: İhtiva etmek, İlgi: Alaka, İlişik: ek, Kapsamak: İhtiva etmek, Katılmak: İştirak etmek, Koşul: Şart, İzlemek: Takip etmek, Kent: Şehir, Neden: Sebep, Ödül: Mükafat, Örgüt: Teşkilat, Örneğin: Mesela, Öneri: Teklif, Özel: Hususi, Sorumluluk: Mesuliyet, Sonuç: Netice, Sorun: Mesele, Tören: Merasim, Yasa; Kanun, Yasal: Hukuki, Yaşam: Hayat, Yapay: Suni, Yetki: Selahiyet, Yöntem: Usül, Zorunluluk: Mecburiyet...* * *Dikkat buyurun... Yalnız yazışmalarda değil konuşmalarda da bu dilin kullanılması isteniyor... Suudi Kralı Abdullah'ın ziyareti sırasında yaşananlardan sonra AKP'ye "Arap Kulları Partisi" adı yakıştırılmıştı. Yanlış mı olmuş?

TRT'yi dinlemem icin tasinabilir (Dizustu)bilgisayari P-O mutfaga getirip masanin ustune birakiyor, ben de en son seyrettigimde, cok boyanmis sunucunun Arapca sözcuklerle konusmasinin beni sinirlendirdiginden bahsediyorum...Geliyordur genelgeler, eski adiyla tamim, tebligler biryerlerden böyle konusun, diye. Zavalli ne yapsin, ekmek parasindan olamaz ki, diye dusunuyorum ustteki yaziyi okuduktan sonra...

Tuesday, November 13, 2007

Burasi Turkiye Cumhuriyeti topraklari mi?


Cok da yakisiyorlar birbirlerine!

Sayin Melih Asik'in makalesine buradan ulasabilirsiniz. "Millet Utandi " mi bilmiyorum ama ben cok utandim... Sayin Bekir Coskun'un dedigi gibi de, bu herifler: ne benim basbakanim, ne de cumhurbaskanim olabilirler, isteyenler (Kendi danismanlarinin tabiriyle) tepe tepe kullanip faydalansin...

Ek: Sayin Yaman Töruner'in yazisini da kacirmayin!

Thursday, November 8, 2007

Finlandiya, Pakistan, Turkiye?

Köprunun disaridan göruntusu...
Icinde yururken...
Köpruden diger köpruye bakis...

Bugun Finlandiya'nin baskentinde, *18 yasinda bir fasist-nazist liseli'nin okulunda 8 kisiyi öldurmesi nedeniyle, bayraklar yariya indirilecek. Pakistan'taki ayaklanmalarin devami, petrol fiyatlarinin yukselmesini, sadece yukselen talebe baglamasini, ABD-Iran politikasiyla hicbir ilgisi olmadigini, Pust'un sesinden dalga gecer gibi verdi buradaki taze haberlerde. Bizim gazetelerde sabah sabah yine: Hulya Avsar'in borclari ; baldiri acik hicbirini tanimadigim hatunlarla, unlu yine tanimadigim heriflerin asklari, meskleri; ardindan hergun tekrarlanan DTP'li vekilin kocasi, turbanli hemsire ve yari ciplak bolca resimler, yazarlara ulasana kadar gözume carpan gereksiz haberlerdi. Sayin Derya Sazak deginmis, Pakistan'daki olaylara ve RTE-Bush görusmesinin bu olaylarin gölgesinde kalmasina. Hakikaten P-O durtukledi kackere, gözumun icine sokmak icin: Bak Pust uyuyor basbakaninizin yaninda, diye...Demek sebebi buydu!


Bugun ise yuruyerek geldim, kulagimda MP3, haberleri dinleyerek.... P-O izinli, cocuklari yuvaya ve okula o birakacak. Is yerim yarim saatlik yuruyus mesafesinde. Hertaraf karli ve gökyuzu piril piril. Gectigim eski bisiklet ve yaya köprusunun 1863 de cizilmis resmi yukaridaki de...

Ekleme: Daha da usttekii fotograflar 1 ay öncesinin. Köpru deyince aklima geldi ve Sevgili Elif Savas Felsen'in, "Opera Masallari"'indaki harika aryalarini dinlerken, hizimi alamayip 3 tane birden ekledim...

*Linkini verdigim gazete Isvec'in en boyalisi, bizim boyalilarin yaninda hic bir sey, bana göre!

Monday, November 5, 2007

Alisveris Hastaligi! Balik Bastan Kokarmis!

Bukez de Sukru Kucuksahin' den bir yazi önerisi... Gecenlerde cok sevdigim arkadasim B5 yorumlarindan birinde, kadinlarimizin alisveris cilginligina deginmisti...Bayan Gul'un alisveris merakini ögrenince, yazi önerilerimi seven arkadaslarima hemen iletiyim istedim...


Eskiden Avrupa'ya kultur gezilerine giden Turk kadinlari geldi aklima. Ayaklari su toplardi muze degil, markali dukkan gezmekten. Ben yanlarinda degildim, ama arkadaslarimin anlattiklarindan biliyorum. Hele her Italya'ya gidene bir cift Timberland ismarlanmazsa hic olmazdi. Istanbul 'da artik yok yok. Isvecli is arkadaslarim," mimari "örnek olarak *Kanyon'u gezdiklerinde hem hayran, hem de sasirip kalmislardi. Kimler alisveris yapabiliyor bu fiyatlara, diye... (Orada alisveris yaptiklari tek magaza ise, Pasabahce'nin butik magazasi olmustu, saticilarindan sattiklarina kadar hersey cok kusursuzdu. Gurur duymustum, %100 Turk, diye ben önermistim cunku.)... Ama bizim memlekettekilere ne Kanyon, ne de adini unuttugum yeni alisveris merkezleri hala yetmiyor demek ki!

*Fotografta Kanyon'u inceleyenler, is arkadaslarimdan bir kismi...