Friday, January 18, 2008

2008'in ilk okuma önerisi!


Kizkardesim istedi diye bu konulara bulasmak niyetinde degildim. Hos bugunlerde memleketin onca derdi bu konuyla örtbas edilmek isteniyor olsada, yaziyi okuyunca dayanamadim...

"Dikkat bu bir türban yazısıdır


Yeter! Sus sus sus, onu dinle bunu dinle çok sıkıldım.


Türban siyasi bir simgedir.

Türban her türlü politik, maddi, manevi ve dini baskı için silah gibi kullanılan bir alettir.

Üstelik bu silah, “benim kafama” dayanmış, tetiğinin çekilmesini beklemektedir.

“Ya ben, ya sen?” diyor silah bana.

BİZ demiyor.

Bana hoşgörü ile bakmıyor.

Ben ayrımcı değilim. Ben dinsiz değilim. Ben “kötü kadın” değilim.

Ne bugün bana, ne de yarın kızıma karşı yapılması planlanan haksızlığı asla kabul etmem!

Etmeyeceğim ve bu konuda görüşümü sonuna kadar bildireceğim.

Gelinen durumdan endişe etmekle kalmayıp bu konuyu tırnaklarımızı yiyerek tartışacak hale düştüğümüz için utanıyorum.

Ben türbanla, üniversitede tanıştırıldım.

Ve ne tanışma şeklimden, ne de tanık olduğum olaylardan, hiç hoşlanmadım.

Unutamıyorum.

Beynime bir “tehdit” olarak kazındı türban. Türban tacirleri kazıdı bunu beynime.

Üniversitede okumak için İstanbul’ a geldim.

Yurtta bahtıma çıkan odaya yerleştim.

Odamda benden yaşça büyük, “Komünarlar” diye anılan ve hala tam olarak ne olduklarını anlayamadığım grubun üyesi olan kızlar vardı.

Bir de “Yeşilay Klübü” üyeleri vardı sağda solda.

“Hem yeşilaycılar, hem de ne çok sigara içiyorlar” derdim; saç sakal birbirine karışmış, molla kıyafetleri filan derken jetonum düştü. Yoksa ben de üye olabilirdim.

“İçki ve sigara kötülüklerin anasıdır” diyecekken “anam anam” diye ağlıyor olabilirdim.

Ben onlara göre “tipim” ve geldiğim lise yüzünden “pis burjuva” idim.

Oysa ne pistim, ne de burjuva.

Bu haksız yargı yüzünden, tipe, giyime, gelinen yere göre insan sınıflandırma olayına öğürerek bakarım.

Neyse.

Yurtta, çok sevdiğimiz zehir gibi bir kız vardı.

Mühendisliği’ e girmişti. Ailesinin maddi sorunları vardı.

Durupdururken kafasını kapamaktan bahsetmeye başladı.

Sonra, saçını başını plastik bir duş bonesi içine sokup üzerine sımsıkı örtü bağlayıp kapandı.

“Hayırdır! Bu da ne?” dedim.

“TürbanMIŞ” dedi. (MIŞ’ a dikkat!)

“E ne oldu böyle birden, sen kafayı mı yedin?” dedim.

“Bana para yardımı yapıyorlar. Annemlerin kirasını da ödedim bu ay. Önümüzdeki iki dönem başarılı olursam belki arabam da olabilirMİŞ!” dedi. (MİŞ’ e dikkat!”

“Al sana, Yonca!” dedim, “Politik Satın Alma!”.

Öğrenci İşlerinden Sorumlu Müdür’ e durumu anlattık.

Herkesi dinleyen biriydi.

Çözüm düşünür, olmayacak mı, dümdüz “Olmaz!” derdi.

Bizi de dinledi.

Pür dikkat.

“Bu konu hassas, ben biraz düşüneceğim” dedi.

Birgün dersteyiz, kapı açıldı, girdi içeri, taş kesmiş ateş saçan bakışlarla;

“Kızlar,

Ne derdiniz varsa; maddi, manevi, ruhsal hiç fark etmez. Hamile kalsanız da fark etmez.

Lütfen, önce bize gelin. Size söz, elimizden geleni yapacağız.

Paranız mı yok, önce bizle paylaşın! Çözüm bulacağız.” dedi.

Akşam yurtta da aynı güven veren babacan edayla kükredi.

Arkadaşımız çok huzursuzdu. Korkuyordu. Nasıl kurtulacağını da bilmiyordu. Bir de üzerine üstlük, günah işlemiş, Allah’ a olan inancını parayla satmış gibi hissediyordu.

Beraber gittik müdüre, ağlaya ağlaya anlattı.

Uğraş didin, burs bulundu, yarım gün kütüphanede çalışması sağlandı.

Ailesi ile ilişkiye geçildi. Herkes kol kanat gerdi. Bir dönem dondurup ailesinin yanına geri gitti.

Sapasağlam geri geldi.

Kızın az kaldı “başı” yanıyordu.

O, türbanın diyet borcundan kurtuldu.

Diyeceksiniz ki; “Ne alaka, bugün böyle birşey sözkonusu asla değil, olamaz! Sen nasıl herkesi aynı kefeye koyarsın? Vır vır vır dır dır dır!”

Ay yeter!

Bir kere de siz dinleyin.

O gün böyle başladı, bugün metamorfoza uğradı; ama hikaye aynı.

O gün “başlık” parasıyla insan satın alındı, bugün el alışkanlığı, göz aşinalığı, din aşkı derken, kaşla göz arası hoooop “köşk”de taht kazanıldı.

Çok sıkıldım çoook!

Çünkü bu konuda politikanın ve paranın sütten çıkmış ak kaşık sanılmasından bıktım ve usandım.

Çocuk muyum kandırılıyorum?

Dilsiz miyim susayım?

Fikirsiz miyim, paylaşmayayım?

Enayi miyim, kazanılmış hakkımı göz göre göre çöpe atayım?

Kusura bakmayın, hiçbiri DE-Ğİ-LİM!

Günlerden bir gün kızlarımızı; “türbanlı ve türbansız” olarak böleceğimiz hiç aklıma gelmezdi.

Hem serbest olsun dediğiniz “alet/silah”, en çok beni bağlı(vuru)yor?

Hani benim güvencem?

Bu mu vadedilen hoşgörülü arabuluculuk?

Yıl 1990’ dı derdimiz buydu.

Yıl kaç?

2008.

18 yıl oldu.

Alet edilen kızlarımız bugün reşit oldu! Yapılan yatırım, getirisini toplar oldu.

Şimdi ehliyet almak istiyorlar.

Korkuyorum bu kafa ile trafiğe çıkarlarsa, hatalı sollama riskinden, hem bana hem kızıma çarparlar.

Kaç kere tanıdığım türbanlı bayanları evimdeki çaya davet ettim, gelmediler.

Beni davet eden oldu mu?

Hayır.

Elimi uzattım düşen çocuğuna yardım edeyim diye, istemediler.

Şu köşe fotoğrafıma bakıp beni “dinsiz” diye mimlediler.

Türbana izin vermeyi değil,

Kazanılmış haklarımızı korumayı tartışın!

Acilen, çok acilen hem de,

Boş konuşmayın

UYANIN!

Yonca
“uyanık”

18 comments:

YesilErik said...

Memenun oldum yaziyi koyduguna. Nerden almistin? Sevgiler.

Anonymous said...

Gazetelerdeki yalan yanlis haberlerden daha iyi kurgulanmis bu haber:) Inanin cok guldum. Ya hic mi sorgulamaz insanlar duyduklarini,okuduklarindaki celiskileri?

Bir de su var: Insan kardesiyle anne babasiyla, esiyle ayni dusunmuyor hic bir konuda ama Allah'in emri olan ortunmeden korkanlarin biri bir sey dese, bir yazi yazsa, otekiler "haklisin, aynen katiliyorum, altina imzami atiyorum" deyiveriyor. E istersen deme, hemen dislanirsin, yobaz yaftasi yersin, e risk var tabi.

Ayşegül Taştaban Erzincanoğlu/ Behçet said...

Benim üniversiteye gittiğim yıllarda da verilen fiyat ayda 50 dolardı...
Bu arada son sıralar taktığım konu ne biliyormusun? Hani herkes kendi iradesi ve kararı ile taktığını söylüyor ya bu örtüyü...Peki o zaman neden hepsi aynı şekilde örtünüyor? Kuran'daki ayeti kafayı sıkı sıkı örteceksin diye yorumlayanlar, neden hiç farklı bir şey yapmazlar? Kuranda kafayı şu şekil bağlayacaksın diye bir şey yok ki.. İddia ediyorum eğer bugün ben kendi irademle başımı bağlamaya kalksam en az 20-30 değişik şekilde örtünürüm, bu kadar politik simgelere bürünüp sonra da benim iradem diye bağırmak niye.. Bu arada tabiki erkekler kadınların kafasındaki kıldan bu kadar korkmayın, kadınlar da biraz kendinize ve aklınıza güvenin derim ben..Sonuçta Allah size önce akıl vermiş...

Nihat Akkaraca said...

Bu yazıyı, içinde bulunduğum büün gruplara, arkadaşlarıma, okumaları için link vereceğim, Habibe. lerine sağlık.

Anonymous said...

13 Ocak tarihli Hürriyet'te Ayşe Arman'ın konuğu Latife Tekin'de Ayşegül gibi soruyor. Niye hepsi aynı biçimde kapanıyor diye.


...
- Ben herhangi bir soruya cevap ararken doğaya bakarım. Doğa bize yalan söylemez. İnsan dışında, doğada başına bir şey şeyler geçiren, bez dolayan başka bir canlı var mı? Yok. Diğer canlılar, kendilerini, nasıl var oldularsa öyle taşıyorlar. Sadece insan, kılıktan kılığa giriyor. Başı kıymetli tabii insanın, beyni var, hassas bir organ, orayı korumak ihtiyacı hissedebilirsin, o nedenle de bir şeyler sarabilirsin kafana. Ama burada tuhaf olan, bütün bu insanların hep aynı biçimde sarıyor olması. Ben kafayı buna takıyorum. Tabii bir de şu var: Dünyayı kadınlar yönetiyor olsaydı, takarlar mıydı başlarına örtü? Hiç zannetmiyorum. Tabii ki erkeklerin dayatması. Erkekler olmasa, kadınlar başlarını örtmeyecekti. Karşı cinsle bir mesele var yani....

TÜRBAN İLE TÜLBENT ARASINDAKİ FARK

Başörtüsü yani tülbent büyükannelerimizin geleneksel örtüsü. Yumuşacık bir dokusu var, doğal ve pamuklu. Kadınlar onu kendilerince bağlıyorlar. "Erkeğin örtüsü" anlamını aşındırmışlar, hafifletmişler, bir mutfak aleti gibi kullanıyorlar. Şöyle üzerlerinden atıveriyorlar. Türban gibi ağır, kafaya yapışan bir şey değil. Alıyorlar çekiyorlar başlarından, uyuyan çocukların üzerine örtüyorlar. Ucuyla gözyaşlarını siliyorlar. Gülerken ağızlarını kapatıyorlar. Yoğurt süzüyorlar. Terlerini siliyorlar. O kadar çok amaçlı kullanıyorlar ki, ter bezi, toz bezi. Ellerinin uzantısı haline getirmişler. Bir uçurtma yapmadıkları kalmış. Ben büyükannelerimizin, kadın atalarımızın bize o örtüyü çok hafifleterek ulaştırdıklarını düşünüyorum. Bizi özgürleştirmişler, baş ferahlığı bahşetmişler. Peki biz ne yapmışız? Onu bir kenara atıp, kafamıza sentetik ağır bir cendere takmışız: Türban. Türbanla yoğurt mayalayabilir misin söyle bakalım...



Haberin tamamı
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=8016512&yazarid=12


Geçen gün başbakanda televizyonda 'türban'ın sözlük anlamını açıkladı ve tülbentle eş anlamlı olduğunu vurguladı. Sanırım bu yazıyı okumuş ki açıklama gereği duydu. Türban ve tülbent aynı diye.

.....
Kendimle ilgili bir not... Üniversiteyi kazanınca adını bile hatırlamadığım bir vakıf bana çocuk veya kadın doğum doktoru olmam şartıyla burs teklif etti ama geleceğimi ipotek altına alan zihniyetle edilen teklifi kabul etmedim tabi.Şimdi şimdi her şeyi daha iyi anlıyorum.
Aslında sadece kızlara yapılmıyor bu teklifler, erkek öğrencilere de yapılıyor...Üniversitede ilk haftam, liseden tanıdığım bir çocukla aynı okulu kazanmışız. Çocuk beni görünce nasıl sevindi, benimle aynı okulu kazandığını bilmiyormuş, sarılıp öpüştük.Gurbette eski arkadaşını görmek çok mutluluk verir insana bilirsiniz. Sohbet ettik biraz.Nerede kaldığını sordum. Bir evde dedi, iyi bulmuşsun dedim. O da bana beni onlar buldu dedi.O zaman anlamadım tabi.Zaman içerisinde ondaki değişimi üzüntüyle izledim. Benimle konuşmak bir yana selam vermeyi bile bıraktı. Sebebini tahmin edersiniz...


Uzun bir yorum oldu, daldan dala da atladım. Kusura bakma Alp ve Ege'nin Annesi...
İyi tatiller

müzi said...

uf, siyasi tartismalar bazen kizisabiliyor, o yuzden hic girmesem mi diyorum. ama insan dogru bildigini de soylemeli her zaman… Simdiden soyleyeyim, bu yaziyi begenenler benim soyleyeceklerimden hoslanmayacaklar.

dinin politikaya alet edilmesine karsiyim. Yapilmasi gereken ne, tam olarak bilemiyorum ama bu tur yazilarin yanlis giden bir seyi duzeltmekten cok nefreti ve ikililigi korukledigine inaniyorum. bu yazi neyi savunuyor? turban bir simgedir, takamazsiniz deyip, turbani yasaklamayi mi?

Hani yazida diyor ya, turbanla ilk tanismasi universitede olmus ve o gunden sonra turbana karsiymis. Ben turbani savunmak istemiyorum ama turbanin yasaklanmasina da karsiyim. Bu fikrim ne zaman olustu? Universitede. sinifta basi kapali olan kizlardan biri bir gun okula perukla gelmek zorunda kaldi, onu ancak oyle aldilar okula. Ortuyu cikarip peruk takmisti ve sorun cozulmustu, oyle mi? o gun onun icin cok uzuldum. bu sacma tartismada ezilen taraf o oldugu icin. bu komik kilikla okula gelmek zorunda birakildigi icin.

savasmamiz gereken, dini kullanan, halki kandiran politikacilar. turbani takan kadinlar degil. Savasi, turban takabilme ve takmama ozgurlugu uzerinden yaptigimizda ister istemez kisisel hak mevzuuna giriyoruz.

Birileri eger kacak kuran kurslariyla genclerin basini yikiyor, genc kizlara para karsiligi baslarini kapattiriyorsa, o zaman savasilmasi gereken bunu yapan kisiler, guruplar ve orgutlerdir. Turban takmayi kabul edenler degil. turban takan birine ‘cikar onu’ diyemeyiz. Niye oyle degil de boyle takiyorsun diyemeyiz. ‘Takamassin’ demeyi ve takanlari ikinci sinif vatandas olarak gormeyi irkcilik olarak kabul ediyorum.

daha net konusayim mi? buna benzer yazilarin istedigi turbanin yasaklanmasi ise, bu, seriata karsi fasizmi savunmaktir. ve ben ikisinden birini secmeyi siddetle reddediyorum. Seriati onlemek icin fasizmi benimsemek gerekmiyor. Demokratik yollardan cozulebilir her sorun, ama bizde bu yollari gorup de farkedecek donanimli politikacilar one cikmiyor. iktidar partimiz din diyor, cumhuriyetci partimiz darbe diyor. al birini vur otekine!

Uzun oldu, kusura bakma Alp ve Ege'nin Annesi.

son olarak, radikal'den nuray mert'in yazilarini herkese siddetle tavsiye ederim. onun bu konudaki fikirlerine sonuna kadar katiliyorum.
sevgiler

yaban said...

bence bu yazıda "çıkar kafandan türbanı at" havasından çok biz onlara karışmıyoruz, onlar neden bize karışıyor havası var. İnsanların inançlarını çalabilir misiniz, birşeyler vaadederek, beyinlerini yıkayarak, o ne kadar inanç olur ki..
Burada da bir kızcağızın zayıflığından faydalanıp başının örttürüldüğü yazıyor. Sanki bilmediğimiz şey mi, hep aynı taktik, oy toplarken bile altın dağıttıklarını duymuştum. Hemen herkes üniversitede bu zihniyetle karşılaşmış anlaşılan. Ben de bir lise öğrencisi kızı üniversiteye hazırlanırken kampa alıp sonunda sınavı kazandırttıklarını ama bu arada metamorfoz geçirtip başını örttüklerini gördüm. Üniversite yaşamında böyle evler olduğunu gördüm. Ablalar var, sana doğru yolu gösteren.. Özellikle de başka bir şehirden gelmişsen yatacak yer, sıcak yemekler, ev özlemi işte bunların hepsi hatta daha da fazlası karşılanıyor. Üstüne sadece senden inanmanı bekliyorlar. Bu inanç nereye kadar dürüst, bu resmen rüşvet değil mi?
En az iki tane yakın arkadaşımı söyleyebilirim bu şekilde "yepyeni" birer insan oldular. İ-na-nıl-maz!!! Ve sonra her ne hikmetse benimle görüşmeyi de kestiler, çünkü onların yeni bir yaşam tarzı vardı. Kayıp gençlik, elimizden kayıp giden insanlar. Ama şu da var, biz dünyaya bu taraftan bakıyoruz, onlar öbür taraftan.. Yani iki taraf da kaynaşıp tek bir potada yaşasa doğallık kazanacak, sorun olmayacak. Ailesinden, gelenklerinden görüpte o şekilde inancını yaşayanlara asla bir şey demem, ama başka vaatlerle kandırılıp da genç yaşta ailesinden arkadaşlarından koparılacak başka bir yola itildiğinde bilemiyorum, dediğim gibi bunun gerçekten inanç olduğunu sorguluyorum o zaman ister istemez. Bir de sanki başını kapamayanlar müslüman değil, asıl ikiliği yaratan kim? başını örtenin daha bir müslüman olduğunu nerden biliyoruz? Buna engizisyon mahkemesi gibi siz mi karar vereceksiniz, yoksa allah katında mı karar verilecek?
fas da müslüman bir ülke ama camilerine girdiğinizde kotlu ve başı açık kızlar görünce dumur olursunuz, ben yanımda türban götürmüştüm camiye girebilmek için ama gördüm ki, başını bağlamayan müslüman kadınlar orada da varmış ve camiye girmeleri yasak değilmiş.

yaban said...

Şu son yazdığım cümleye hemen bir düzeltme getirmem gerekir, moulay idris'in türbesine gittik ama aynı yerde cami olduğundan emin değilim sadece hıristiyanların girmesi yasaktı, onun dışında başı açık müslüman kadınlar da girebiliyordu.

müzi said...

gercekten de onlara karismiyor muyuz? universitelere sokmuyoruz, kamu kurumlarina sokmuyoruz... girmeye calistiklarinda da kiyametleri kopariyoruz.
eger birlikte duzgun bir sekilde yasamayi becerebilseydik, bugunku endiselerin cogunu yasamazdik diye dusunuyorum.

bugun kamu kurumuna giremeyen basi bagli bir kadin, gidip akp'ye oy veriyor tabi. ama eger bu sorun onceden duzgun bir sekilde cozulseydi, boyle bir gereklilik hissetmeyecekti. oyunu, isini hakkiyla yapanlara verecekti, somurulmeyecekti.

demek istedigim, akp'nin yuzde 47 oy almasinda bizim de biraz payimiz var. belli bir kesim bazi haklardan marum kalinca, ikinci sinif insan muamelesi gorunce, gidip akp'ye oy verdi. kendi ulkesinin kamu kurumlarina girememek, ikinci sinif insan muamelesi gormektir bence. gazetelerde yaziyordu, basi kapali anneler, cocuklarinin universite mezuniyet torenine de alinmamislar, kapida bekletilmislerdi. cunku toren universitede yapilmis. simdi burada, biz onlara karismiyoruz, onlar da bize karismasin diyebilir miyiz?

bunlar oldukca bir taraf, diger tarafa dusmanlik beslemeye basliyor. o taraf/bu taraf ayrimlari da boyle basliyor iste. Devlet, her turlu haksizliklari cozumlemek zorunda. Samimi bir sekilde inanlarla, dini cikar icin kullananlari ayird edemiyoruz deme luksu yok. Bunu becermek zorunda. Her vatandasin hakkini korumak zorunda. Kuru ile yasin birlikte yanmasi lafini da sevmiyorum ve cok kolayci bir cozum olarak goruyorum. Kurunun yaninda yanan yas, yanip gitmiyor iste. Dusmanlik besleyip geri geliyor.

Anonymous said...

Sevgili Muzi,
Gecen gun bir ogretmen arkadasla konusuyorduk. Normalde lise ogretmeni ama bransiyla ilgili olarakta imamhatip lisesinde de ders veriyor. Ogle arasi okulda yemek cikiyormus.Cok cuzi bir fiyata hem de. Ama nedense sadece erkek ogrenciler ve erkek ogretmenler yiyormus yemegi. Kiz ogrencilerse tost filan yiyip yemekhaneye gitmiyorlarmis.
Ve bu kiz ogrencilerin hepsi kapali.
Yani turbanli veya turbansiz, acik veya kapali bir bayanin toplumda yok sayan bir zihniyete sahip bu erkeklerle ve de bunu dogru kabul eden kadinlarla benim meselem.
Yani turbanin kamusal alana girmesi kadina ozgurluk tanimayacak bence. Devami ne olacak? Her sey burada bitecek mi?

Son yillarda Yapilan bir arastirmada Turkiye'de calisan kadin sayisinda azalma oldugu aciklandi.
Yine tanidigim bir hemsirenin esi ogretmen ve artik calisma, evde otur diyormus.
Yine tanidigim turbanli bir bayan doktor, erkekleri fanilalarin uzerinden muayene ediyordu.
Yine bir devlet kurumunda bayanlarin kisa kollu giymesine bile karisildigini biliyor musun?


Bence kuru ile yasin yanmamasi icin hicbir dini simgenin kamusal alana girmemesi, dinin istismar edilmemesi gerekir diyecegim.

Anonymous said...

Mine'ye katiliyorum. Ve her türlü dinsel simgenin kamusal alanlara girmesine karsi oldugumu soyluyorum.

Bu "tüm dinler" icin gecerli. Daha minicik cocuklarin siniflarda tahtaya cakili adam figuru gormesine de karsiyim. Dini degil de "cinsiyet" nedeni ile(erkekler türban takmadigi icin) farkli giyinmesi gereken kurala da karsiyim. Kapitalizme de, fasizme de. Kisisel ozgurlukler diyerek dinin kullanilmasina da!

Saci saglikli olup da peruk takmasi gerektigi(?)icin bir insana aciyamam. Bu nasil bir anlayistir? Peruk taktigi icin uzuntu duydugum tek insan kanser oldugu icin kirpigi dahi kalmayan bir arkadasimdi.

O da "PARA" bekleyen hastanelerde tedavi olmaya calisiyor. Yine erkeklere dokunamam deyip eldiven takan tip gorevlilerinin cogaldigi bir ortamda!! Ayrimcilik budur. Insan ayrimciligi. Ve bence cok daha onemlidir.

ayçobanı said...

Üniversitede görevli olduğum sırada yaşadığımız bir çok örnek olaydan dolayı, bu konunun artık kişisel tercih, inanç vb. gibi söylemlerden çok uzak olduğunu gördüm ve yaşadım. Türban kullananlar da kendi içlerinde parçalanıyorlardı. Okumak isteyen ve uyarıyı alanlar çok medeni bir biçimde, peruklu savunuya dahi geçmeden eğitimlerini üniversitede başları açık sürdürdüler, türbanlı arkadaşlarından ve ilgili çevrelerden aldıkları tepkilere ramen. Konu yalnızca inanış olsaydı, tercihler ve kararlar tepki almazdı!!

Bambi said...

Dubaide 'bey'imle birlikte otelin kahvalti salonuna indik tam tabaklarimizi doldurduk masaya oturduk ki 'bey'im su kadin turk dedi. Kadina baktim basi 'turban'li, bende yok yok araptir dedim. Birden kadin mehmetttt su cocuga bak diye cigirinca anladim tabii ki evet dedim turk. Sen nerden anladin diye sordum 'bey'ime o da kadin beni dirsegi ile oyle bir itti ki turkten baskasi yapmaz dedi bir de basini baglama stilinden. Hakikaten araplarda bas baglama cok estetik. Bizdeki turban fransizcadan gelen bir kelime zaten bildigim kadari ile.

Alp ve Ege'nin Annesi said...

Yesil Erik, seni ve kocani buradan da tebrik ediyorum guzel haber icin...Yonca Tokbas'in 18 Ocak Hurriyet'teki yazisi..

Anonim, asagidaki yorumlarda gecen deneyimler de yalan yanlis olmadiginin kaniti...Ben de kendi deneyimimi paylasayim bu vesile ile:
1970 li yillarin ortalarinda, sulalenin tek yobaz tarafi en buyuk teyzemin ogullari Milli Talebe Birligi'nin muritlerindendiler...Annem bana ve Ablama teyzemlere gidecegimizi, bizi tiyatroya götureceklerini söyledi, bizde kosa kosa gittik,sonra da kuzenim, karisi (o zamanlar sadece esarp bagliyordu), ablam ve ben birlikte tiyatroya gittik, tabiki konu basi örtulu kizlara yapilan zulum, yasli teyzelere benzetilmeleri, modern gencligin kizlari kötu yola dusurmesi, onlarin mumin kardesleri sayesinde yola getirilip baslarini kapatmasiydi...Disi yaratiklarin sadece perde arkasindan sesleri duyuluyordu, anliyacagin oyuncularin hepsi erkekti!
Yantarafda genc bir kadin oturuyordu, basini farkli baglamis, ustunde hos bir pelerin, ayakkabisindan gözlugune, tirnaklarindaki manikure kadar incelemistim kadini (Dogu Perincek'in dedigi gibi tam bir burjuvaydi) benim de ilk turbanla tanismam o oldu,(hatta basimi kapatmama, oyun degil ama o kadin olabilirdi neden) cok begenmistim laf aramizda cunku cok farkliydi tanidigim basörtululerden...Bas örtusu benim bildigim boynun altina atilan dugumlu olan ve heryere girip cikmasinda mahsuru olmayandi(Seni temin ediyorum ki, Uni de arkadaslarimda bunlarla sinifa gelip gidiyorlardi, yasak olmadigi yillarda, cunku adi TURBAN degildi hala basortusuydu). Teyzemin gelinine gelince onu turban kesmedi kocasi tarafindan carsaflandi, kizlari ve gelini ise TURBANLI. Kuzenim ise, Usabe bin Ladin'i aratmiyacak kiyafetlerden kurtulup, simdi basimizdakiler gibi kiravatli ve sunnet sakalli...ben uzak oldugum icin görusemiyorum ama, sulale hala birbirini yobaz görup yuzlerine söylenseler de, akrabalik iliskileri ve muhabbetleri her daim var...

Bambi said...

Anonymous Turkiye'nin nufusu 76 milyon galiba bunun yuzde ellisi erkek ve cocuk olsa geriye kalıyor 38 milyon kadın bu kadın nufusunda %75iturbanlı desek 9.5 milyon kadın ortulu veya 10 milyon. !0 milyon doları olan birisi her bir turbanlı kadına 1 milyon dolar verse mini etek giymesi icin ertesi gun o 'inanci butun' kadinlarin hepsi mini etekle dolasir...

Alp ve Ege'nin Annesi said...

Muzi, sen yazarsin da begenmez miyim ben...Ama katilmadigim yerler sunlar : "seriata karsi fasizmi savunmaktir" demissin Turban yasagini fasizm olarak tanimliyorsun ben onu aliyim musadenle seriat yerine :)),"iktidar partimiz din diyor, cumhuriyetci partimiz darbe diyor" demissin, Ataturk'un kurdugu ve bana kadin haklarimi Avrupa'daki ulkelerden cok önce verdigine inandigim bir görusun temsilcisi partiye oy verenleri demokrasiden nasibini almak istemeyenler, darbe yanlisi olarak kestirmeden tanimlaniyorsa, bu mantikla tum 2. cumhuriyetcilere de AKP'ye destek ve oy verdikleri icin 'Dinci' sifatini baslarina eklememiz gerekir.

Bir de gec hidayete ermis Nuray Mert'i önermissin ama ben sana katilmiyorum 'Turbana' 'Basörtusu' diyerek basladigi yazilarinda hep yön ayni. N.Mert'e göre tum Avrupalilar Pedofil, (Kendi ulkesinde kocaya satilan kizlarin yaslari 15 den buyukmus gibi, Avrupa da 15 yas altindakiler cocuk sayilir seks yasaktir, evlenme yasi ise 18 dir), Tsunami de nasil Avrupalilarin tatillerine bikinilerle yatarak devam ettikleri sacmaliklarini yazdigi yazilar(Ben burada neler olup bittigini ve yapilan yardimlari canli seyrettigim icin cok sasirmistim), yaradilis teorisini savunmasi ve seriat ulkelerine yaptigi övguleri yazan bir yazar olarak benimle bu konuda göruslerinin örtusmesi mumkun degildir, ama ben laf aramizda yazilarini okuyorum Radikal'i de okudugum icin.

Anonymous said...

Yonca Arkadisimin yazisini yayinladigin icin eminim memnun olacaktir, Blogun'nun adresini verebilirmiyim oda baksin?.. Ayni sehirde yasiyoruz diye soylemiyorum:)))

Alp ve Ege'nin Annesi said...

Derya, arkadasin miydi, bilmiyordum Dubai den yazdigini...
Ver ver, Isvec'ten merhabami da ilet...