'Sadaka Hanım’la Rant Bey’in düzeyli ilişkisi
Gazete haberleri, yırtılarak parçalanmış yapboz tabloları gibidir. Eğer beyniniz hazırlop klişelerle dumura uğramadıysa, eğer düşünce sistematiğiniz hâlâ direniyorsa basmakalıp uyuşturucu zerkine, parçalanarak gizlenen bütünü görebilir, kargaşada eritilen gerçeğe ulaşabilirsiniz.
Geçen pazar günkü gazetelerde, sayfalara dağıtılarak birbirinden koparılmış iki haberi yan yana getirmek, hazin bir Türkiye tablosunu ortaya çıkarmaktı.
Ülkeyi kemiren en onulmaz, en ayıp melanetin tablosu, insani ve idari sorumsuzluğa bir suçüstü kanıtıydı.
O gün, gazetelerin iç sayfalarında Davutpaşa’daki havai fişek patlamasında ölen 22 işçinin cenazeleri kaldırılıyordu. Baş sayfalarda ise patlamadan yerel idare düzeyinde sorumlu Kadir Topbaş Efendi, Çırağan Sarayı’nda katmerli dul Seda Sayan’ın altıncı nikâhını kıyıyordu.
***
İstanbul’da kaç bina olduğunu bilmeyen, çünkü sayamayan, varlığından habersiz olduğu iş yerlerini ve atölyeleri denetlemediği gibi, yapılan ihbarları takipsiz bırakıp Davutpaşa’daki patlamadaki ihmalden bir numaralı idari sorumlu Kadir Topbaş, cenazelerin kaldırıldığı gün, eteği sirenler çalaraktan Çırağan Sarayı’na koşup nikâh yorgunu kart geline taze damat vermek görevini ifa etmekten hiç utanmamıştı, anlaşılan.
O cenazeler ki, her birinin ardındaki dram insanım diye dolaşan tüm iki ayaklıları hüzünlendirmesi ve düşündürmesi gerekirken, en başta o faciaya yol açan başıboşluktan sorumlu Kadir Topbaş Efendi’nin vicdanını sızlatmalıydı.
Ama bina sayısını bilmediği, nerede ne imal edildiğinden habersiz olduğu kenti daha çok, hep daha çok ve bazen tarih hazinelerinin üstüne yapılaşmaya açan, bir depremde sığınılacak yeşil alan bırakmayan, “rant makinesi” diye baktığı ve sözde ayaktayken b.k kokusundan geçilmeyen İstanbul’u, depremde patlayacak kanalizasyonlarda boğulmaya hazırlayan Kadir Topbaş... Davutpaşa’da denetim ihmaline kurban giden 22 yoksulun cenazesinin kaldırıldığı gün, Çırağan Sarayı’ndaki pespayelik fotoğrafta belediyeci cüppesiyle sırıtmaktan hiç hicap duymamıştı. AKP milletinin vekili Osman Yağmurdereli de pek yakışıyordu İbrahim Tatlıses’li, Gülben Ergen’li, bol göbekli ve sıfır yürekli belden yukarı ünlülerle poz verdiği o fotoğrafa.
Çırağan Sarayı’ndaki o fotoğraf karesi, mümtaz AKP temsilcilerinin “her şey mübah, ille de nikâh” ahlakının kimyasıydı: CH4. (Ne olduğunu bilmeyenler, sözlüğe baksın...)
***
Oysa aynı anda, belki tam da onlar sırıtırken, o kimyanın kare kökü fotoğrafta, Davutpaşa’daki faciada babasını yitiren kalbi delik Ogün’ün güzel gözlerindeki dayanılmaz acıyı yansıtıyordu bir başka fotoğraf, aynı gazete sayfalarında. Onun da iki küçük kardeşiyle sarıldığı annesi, türbanlıydı.
Oysa aynı anda, belki tam da onlar yılışık şaplaklar atarken katmerli dulun erdiği damatlık muradın sırtına, 15 yaşındaki Ebru Günalan, kapandığı tabutun üstünde: “Söz veriyorum canım anneciğim, kardeşlerimi büyüteceğim, babam cezaevinden çıkınca ona da bakacağım. Bize burs vereceklermiş, senin istediğin gibi çok başarılı olacağız, bir evimiz olacak, bir odası sana...” diye hıçkırıyordu.
Oysa patlamanın olduğu gün, okurum Dr. Özcan Baripoğlu, sorumlu olduğu facianın kurbanlarına sadaka vaat edip “hayırlı nikâh” kıymaya koşan şaplakçı ahlakını şöyle anlatıyordu :
“Muhtemeldir ki sorumlular ölen işçi ailelerini ziyaret edecek ve taziyelerini bildirecek. Tıpkı tersanede ölen işçi ailelerini ziyaret ettikleri gibi. Sonra AKP il ve ilçe teşkilatları yardımlarda bulunacak. Ama Çalışma Bakanı da çıkıp, istihdamın önündeki engelleri hafifletmek için iş sağlığı, iş güvenliği konusunda işverenlerin üzerindeki yükü hafifleteceğiz, diyecek. Hatta tam kaldırsınlar böyle yükü! Önleme, standarda, iş güvenliğine, bilgiye, görgüye, bilime, vicdana ne gerek var? Olur böyle şeyler yüzde 99’u Müslüman ülkelerde, ölen ölür, kalan sağ Müslümanlar nasılsa bizimdir!”
Davutpaşa’daki maytap atölyesinde, sendikaları bitiren, yaratamadığı yasal istihdamın yerine kaçak iş yerlerine, kaçak istihdama, sigortasızlığa, çocuk işçi sömürüsüne göz yuman, iş ve işçi güvenliğini hiçe sayan AKP politikası patlamış, çünkü AKP insan haklarını “sadaka”ya bağlamıştır.
22 işçinin cenazesinin kalktığı gün faciadan bir numaralı idari sorumlunun Çırağan’da nikâh kıyması da Batı kültüründen alınmamış bir ahlak olup, sadaka politikasıyla rant namusunun düzeyli ilişkisinden ibarettir.'