Tuesday, May 29, 2007

18-25 Mayis Türkiye'ye Gezimiz!

Hangi ulkede bu kadar cok apis arasindan kasinan erkek vardir, bizimkinde oldugu kadar? Hemde ne yetenek; hem kasin, hem sigarani ic biryerini yakmadan, pes dogrusu!

Yanimdaki Isvecli hanim arkadasima sicakta terilen uzun pantolon giymek zorundalar ondandir herhalde, diye aciklama bile yaptim...

Gunilla, yeni onarilan yazlik dairemizde, sadece esya alacak kadar isim oldugunu saniyordu. Almis yanina birsuru kitap, coluk cocuk evde, okurum herfirsatta diye...Isin garip yani ben de öyle saniyordum. Secmen karti islemleri, vergi vs de hallederim diye ciktiydik yola... Bizden 2 gun evvel gelen ve dörtgözle bizi bekleyen anneme ve babama sarilamadan evvel carpti suratima yerdeki yapi hatalari; yerlerin gri fog olmasi gerekiyordu, bembeyaz alci dolmus... Surtture surtture, sile sile ellerimiz yara oldu...Hala gri fog yok ortalikta. Isi üstlenen usta, sildikce cikar, diyor utanmadan!


Bol cifli ve martinili bir haftaydi anlayacaginiz...


Iyi seyler de var ülkemizde; secmen karti islemlerim kolayca halloldu. Gumrukteki polislerden, devlet dairelerindeki calisanlara kadar herkes cok yardimciydi. Nede olsa Anadolu'nun Istanbul'a farki...



Gitmeden önce hergün yuruyus ve birkackez daga tirmaniriz diye dusunuyordum, ancak 1 kez cikabildik.


> Bu perdelerin sopalarini taa Isvec'ten tasidim, isyerindekiler gulmuslerdi yuruyus yaparken baton niyetine de kullanirsin dedilerdi. Laf aramizda degdi tum zahmete, buyuk bir özenle Lilian'la birlikte hazirladigimiz beyaz perdeler cok guzel oldu...

Transfer otobusunu bekledigimiz oteldeki kahvalti molasi...

Monday, May 28, 2007

Türkiye'nin ekonomisi nereye kosuyor?

Gecen hafta Turkiye'deydim. Babama göre ekonomi cok iyi, saglik sistemi harika olmus. Kendisi emekli, cocuklari yardim etmese asla su andaki refahinda yasayamaz. Bunu hatirlatmak biz cocuklarina dusmedigi icin agzimi acmadim. Carsida pazarda sutun, etin fiyati Isvec gibi ulusal geliri kisi basina 20.000 usd uzerindeki ulkeleri aratmayacak pahalilikta. Bu mu ekonomik iyilesme ben anlayamadim...

Radikal'de Yigit Bulut yine ekonomimizle ilgili guzel bir yazi yazmis. Turkiye'ye gezim ile ilgili bir post hazirliyordum ki arasi sogumadan yaziya link vermek istedim...

Wednesday, May 16, 2007

Keten tohumlu, kepekli, cavdarli, kirik bugdayli ekmek;


Isvec'in ünlü marketler zincirinin dergisi olan Buffé'den, artik bellegime kaydettigim bir tarif. Her ne kadar ben, es, dost hala cok begenerek yesekte, o kadar sIk yapiyorum ki P-O artik bIktI.

Malzemeler:

3 dl iri ögutulmus cavdar unu (Isveccesi råg, Ingilizcesi rye),

1 dl keten tohumu (bütün, parcalanmamis),

1 dl bugday kepegi (isv.vetegroddar, ing.wheatbran),

1 dl tohum filizi(kepek gibi; isv.kli, ing. sprout) yoksa eger yulaf ezmesi

1 dl iri parcalanmis bugday yada cavdar(Bulgur iriliginde tahilin dogrudan parcalanmis hali)

1 yemek kasigi tuz (tarifte 2 yk 15 ml lik, ben yarim ölcu tuz kullaniyorum)

Yukaridaki tahil cesitlerini karistirip, ustune 1,5 litre kaynar su bosaltilir ve lapa (isv.gröt, ing.porridge) yapilir. Sogumasini yada en az mayadaki bakterileri öldurmeyecek sicakliga gelmesi beklenir...

100 gr yas maya (2 kibrit kutusu buyuklugunde),
1-2 y.kasigi bal, pekmez yada koyu surup,
2 dl ilik suyla eritilir ve

lapalasarak sisen tahil karisimina eklenir. Hamur makinasinda 1,5 kg beyaz un yavas yavas katilarak, ele yapisacak bir civiklikta yumusak bir hamur yapilir. En az 2 katina gelene kadar mayalanmasi beklenir.

Unlanmis tezgaha hamur dökulur ve 6-7 cm buyukluklerinde parcalanarak dogrudan tepsiye dizilir. Tepsi mayasindan sonra, 250 derecede yuksek isida, ilk tepsi 15 dak, 2.,3. tepsiler daha da kisa surelerde hizla pisirilir...

Notlar:
Lapayi, aksam hazirlayip hava soguksa disariya birakiyorum. Sabah ekmek yapimina hazir oluyor. Bazen hamurun icine aycekirdegi ici de katiyorum, uzerine de serpilebilir.
2 cayk. kadar ekmek baharatiniz varsa yada koriander koyarak guzel koku verebilirsiniz.
Ceviz koydugumda, hamuru gece bekletmistim, cevizler sismisti ben cevizi ekmegin icine koyarak yemenizi yada mayalanmayi uzun yapmadiginizda icine öneririm.
500 gram ayni kalitedeki ekmegin, 20-25 sek (4-5 ytl) oldugu yerde yasadigimizdan, derin dondurucuya bolca kaldiririlabilen bereketli bir tarif, hararetle önerilir...

Afiyet olsun!

Sunday, May 13, 2007

Panel Perde!



Isvec'te hanimlar yazlik, kislik, noel, paskalya gibi nedenlerle senede en az 3-4 kez perde degistirirler. Bu perdelerin cogu kendileri tarafindan dikilir. Gecen gun bir arkadas: ben yalnizca 3 kez degistiriyorum, yazlik, kislik bir de noelde, dedi... Ben hic degistirmiyorum mutfak haric. Bu panel perdeler 2-3 kanat ustuste olacak sekilde öyle tutuldu ki 3-4 yildir, ben ancak alisabildim ve tek kanatli olarak mutfaga aldim en sonunda, yazlik perdemiz olsun bari diye...

Saturday, May 12, 2007

Shake it up-shake it hem!


Bu basligi ve bu resmi atmis internette Aftonbladet su anda, sadece halk oylamalari beklenirken... Bizi hakikaten cok seviyorlar!
4. olduk. Gelecek yil dogrudan final basarisi sagladi.Tebrikler! Kenan Dogulu.

Thursday, May 10, 2007

Erovizyon!

Fotograf internetten alinma....

Her ne kadar TRT'nin vesayetinde (Son gunlerin unlu sözcugune dokunmam lazim), ismarlama muzikle olsada; ben sadik Türk vatandasi, P-O'nun muhalefetine ragmen oyumu Turkiye'ye verdim(Avrupa'da ki tum Turkler gibi), gönul birligiyle Kenan Dogulu'yu yari final elemelerinden atlattik...Vatanima, milletime hayirli olsun.
Sertap Erener gibi, o da yanlislikla, yalniz Turkiye'de ki Turklere tesekkur etmez umarim.

Bu arada elemeleri atlayabilen tum ulkeler, diger Avrupa ulkelerine bolca göcmen gönderen ulkelerdi...

Monday, May 7, 2007

Avrupa nicin koyu AKP'ci oldu?

Istanbul'da ki Isvec Konsolosu Ingmar Karlsson'un, Isvec Radyosu'nda ki son demecinde; yerel yönetimlerin yaptiklari disinda, AKP'nin ülkeyi islamlastiran bir isaretinin olmadigi idi...TSK ve Anayasa Mahkemesi'nin politik sonucla Cumhurbaskanligi secimini cikmaza soktugu, Abdullah Gul'un karisinin turbanina degil, icine bakilmasi gerektigini, aslinda bir akademisyen(Universite mezunu oldugunu kasdetti)oldugunu vurguladi. Yani AKP'yi yere göge koyamadi, övdü de övdü. Ben de yine bir cikarlari var bunlarin AKP'yle devam ettirmek istiyorlar, dedim. Dogal ("Tabii" yerine) ki cikarlari bizi iyice sagmak, sutumuz hala cikiyor nasil olsa, bakin ne demis Yigit Bulut Radikal'de:

"
Yeni hükümetler...
Yiğit Bulut

07/05/2007 (2799 kişi okudu)

Birleşen partilere, iktidar adayı olanlara ve 'ben ülkem için' siyaset yapıyorum diyen herkese sormak istiyorum; iktidar olursanız aşağıda tarif ettiğim 'adamları' Türk halkının sırtından indirebilecek misiniz?
Hangi adamları? Nasıl sırtımızda kalabiliyorlar? Sistem nasıl çalışıyor?
Aslında bu arkadaşları birçok yazımda tarif ettim ama 'iktidar adayları' için belki seçime giderken Türk kamuoyuna 'konu hakkında elle tutulur' mesajlar verirler umuduyla, bir kez daha tarif etmek istiyorum.
1- Bugün Türkiye'deki finansal yapı; tamamen sıcak para üstüne kurulmuş 'dışarıdan akan paranın yüksek bir şekilde nemalandığı' ve 'kendi yararına' sistemin patlamasına yani 'cari açık, siyasi risk' gibi unsurların algılanmasına izin vermediği bir dinamik üzerine oturmuş durumda. Son dönemde öne çıkan riskler algılanmıyorsa, bu 'sistemden aşırı getiri sağlayanların' yapının bozulmasından duyduklarının kaygının 'gerçekleri' örtmesinden-ötelemesinden kaynaklanıyor.
2- Sıcak para tabanlı sistemlerde 'dalga boyu' düşer ama 'içerideki birikim' yani 'yerli tasarruf sahiplerinin varlıkları veya çalışanların katma değer ve ödedikleri vergileri' yurtiçinden-yurtdışından gelen 'sıcak para' tarafından emilir.
3- Sistem 'aşırı uçlara' kaymadan tanımlanmış aralıklar içinde salınırken, 'düşük dalga boyunu' istikrar sanan sade vatandaşın 'normalde elde etmesi' gerekenler 'sıcak para' tarafından kendi hesabına transfer edilir.
Sevgili dostlar, bu tespitler sonrası gelelim daha önce de paylaştığımız ve bence çok önemli olduğu için defalarca paylaşmamız gereken iddiamıza; sıcak paranın değişik bir versiyonu olan emeklilik fonları Türkiye gibi ülkelerden 'nasıl rant elde ediyorlar'? Daha değişik soralım; Avrupalı emeklilere Türkiye'deki çalışanlar nasıl canla başla çalışarak bakıyorlar?
Aşağıdaki dolar-TL grafiğine bir bakın ve lütfen altındaki soruya cevap arayın.
Yunanistan'dan gelen bir emeklilik fonu 2003 Mart ayında Türkiye'de '1 milyon dolar' satmış (avro olarak da aynı hesap yapılabilir) ve karşılığında Hazine bonosu almış. Kur 1.30'lara gelince pozisyonunu kapatmış veya hâlâ pozisyonunu koruyor. Kur farkı ile dolar bazında getirisi o günden bugüne yüzde 100 seviyesinde. Daha açık ifadesi ile yıllık dolar bazında kur düşüşleri ile 'yüzde 20-25 dolar bazında getiri' sağlamış. Bu kazancı ile de 'kendi katılımcısı' olan Yorgo'nun maaşını ödemiş. Bugün hâlâ yıllık Türkiye'deki pozisyonlarından 'dolardaki kur farkı hariç' yüzde 14-25 arasında getiri sağlıyor. Bu noktada hemen soralım; bu paranın dolar bazında elde ettiği yüzde 100'e yakın getiri nereden geliyor? Cevap çok kolay; Türkiye'de çalışan, üreten kesimin sırtından.
Sonuç: Yukarıdaki sadece 'emeklilik fonları' üzerinden çok küçük' bir örnekleme yaptım, ölçeği büyüterek detaylandırabilirsiniz. 1999-2007 Şubat arasında bu ülkeye giren sıcak para 'içeride çalışıp, didinen halkımın' sırtından, cebinden 'milyar dolarlar' kazandı. Bu mu ekonomik sistem? Bu mu bu halka biçilen değer? Bu para kimin cebinden çıkıyor?
Son söz: Bu örneklemeler sonrası, iktidar adayı olan bütün siyasi Partilere sesleniyorum; varolan düzeni devam ettirmeye mi yoksa Dünya ile korelasyonumuzu bozmadan 'Türkiye'yi koruyacak' önlemleri almaya mı geliyorsunuz? Açıklayın 'ekonomik tezlerinizi'. Farkınız ne? Türkiye'yi 'Küba yapmadan' veya 'daha da serbest bir ezilme-sağılma' dinamiği içine itmeden 'dünya ile eş zamanlı ama kendini koruyan' bir yapıyı nasıl kuracaksınız? Yukarıda tarif ettiğiniz adamları Türk Halkının sırtından nasıl indireceksiniz?
Yiğit Bulut "

Friday, May 4, 2007

Soyali, kremali tavuk ve yesil mercimekli salata...



2-3 corba kasigi soya sosu, 1 dl yagli krema, 1 dl krem fresh (eksili krema), 1-2 dis ezilmis sarmisak, biraz karabiber (tuz kesinlikle yok,soya yeterince tuzlu.) derince ve buyukce bir kasede karistirilir. 1 kg tavuk fileto ise, kucuk kibrit kutulari kadar parcalanir, hazirladiginiz sosa bulandirilip firina verilir. 180-200 derecede, yaklasik 30-45 dak pistigini kontrol ederek firindan alinip, sicak servis edilir.

Yanina ise: Yesil mercimek 1-2 dl dirice haslanir, sogudugunda yanina bolca dolabinizda ki yesilliklerden kafaniza göre eklenir, bol limon ve zeytinyagli arzuya göre tatlandirilarak, tavukla birlikte afiyetle yenir...

Notlar: Ben evde en son yaptigimda, yagli %45 krema yoktu, 2 dl krem fresh kullandim...

Bazen acil ise, tavuklari önceden firina atiyorum, onlar biraz suyunu salana kadar karisimi hazirlayip sonra uzerine ekliyorum...

Dondurulmus tavuk cok su saldiginda ise; suyunu, kendinizi yakmadan dikkatlice alin, pirinc ya da bulgur pilavinda degerlendirin...

Thursday, May 3, 2007

Sisli, Fatih'e mi bagli?

A,B,C,D bir Cumartesi gunu cok erken kalkip, Istanbul'dan Izmir'e, ortak arkadaslari F'nin nikahina gitmeye karar vermisler. D, köprunun öbur tarafinda yasadigindan, tek basina arabasiyla karsiya gecip, A'nin evinin önune parketmis. D, A ve A'nin kiz arkadasi B ile birlikte, evinde kocasini birakarak katilan C'yi de alip yola cikmislar. Foca'da kalip, nikah gunu olan Pazar gunu Izmir'e gececek ve nikaha katilacaklarmis. Ustelik bu plani B'nin abisine verdigi söz bile bozamamis. B'nin abisinin ugranmasini istedigi dukkan Hatay'daymis ve D Hatay'da oturan yakin arkadasi E' ye telefon etmis. E'den, o paketi kendileri icin teslim almasini ve nikahtan önce ugrayip alacaklarini söylemis. A, hatir bilir biri oldugundan, yol boyu E'nin onlara yarim gun kazandirdigini tekrarlayip durmus...Cunku sadece paket icin, Cumartesi gunu Izmir'e gecmek zorunda degillermis.Foca'ya erken saatlerde inmisler. Börekci'den böreklerini, bufe'den gazetelerini almislar ve bir sahil kahvesinde kahvaltilarini yapmislar. Daha sonra iyi bir plajda denize girecekleri yeri secmisler. Tembel tembel guneslenip, yuzup, haftanin ve yolun yorgunlugunu atmislar. Abur cuburla ögle yemegini gecistirmisler. A ve kiz arkadasi B' de yine cok cekismeli kagit oyunlarini oynamis. D ve C'de snorkellerini takmis ve " belki bir fok baligina rastlariz" hevesine bile gelmisler...Aksam icin kalacaklari cardakli, bahceli, mutfakli bir pansiyona yerlesmisler. Lokanta yerine, kafalarina göre balikli, sarapli ve bol yesil salatali, kendilerinin secip yaptiklari, keyifli guzel bir yemek yemisler...Sohbet, muhabbet, yatip sabah uyanmislar. Nikah icin suslenip, puslenmisler. Her zaman cadir, deniz, tozlu yuruyuslerden sonra, sicaktan ter kokan arabada; iki dirhem, bir cekirdek, parfum kokulari icinde, Hatay'a E'nin evine yola koyulmuslar.E'de A,B,C ve D'ye körfeze nazir cati katinda ki mutevazi dairesinin terasinda, buzlu soda ikram etmis ve tenis oynadigindan filan bahsetmis...

E'de misafirin misafiri olarak nikaha gelmis. F'ye cok yakismis gelinligi ve pastel renkli makyaji. A da, hic guzel gelin görmemis gibi, damadi dislayip, "cok guzel gelin, cok guzel gelin" deyip, tek basina gelini fotograflayip durmus...

E, bir ara D'ye: Guzel olmasina guzel olmuslar, ama tum ailenin iyi bir disciye ihtiyaci var, demis.

D cok sasirmis, bir yakin arkadasinin diger yakin arkadasinin kusurunu görup söyledigi icin!Dügün yemegine katilamayacaklari icin, önce Hatay'a E'yi evine birakip, ustlerini degistirip, bir hizli yemek zincirinde karin doyurduktan sonra, geri dönuse gecmisler.Yolda da herzaman ki gibi gezinin ve dugunun yorumuna baslamislar. A yine E 'nin iyiligini, yarim gun kazandirdigini yinelemis. Sonra kiz arkadasi

B: Düz taban ayaklariyla nasil tenis oynuyor o? diye eklemis.

D, yine cok sasirmis, yine bir yakin arkadasinin, diger bir yakin arkadasinin kusurunu dile getirmesine, ustelikte kendisine yardim etmis birisine!

Körfez'de Pazar dönus yolu cilesini de cekip, Istanbul'a gece yarisindan epey sonra dönebilmisler. D arabasini A'larin parkindan almis, evinin yolunu tutmus. Trafiksiz rahatca gecmis ve arabasini sokagin basinda ki aylik kiraladigi garajin önune birakip, kilitlemis ve anahtari garaj kapisinin altindan iceri atmis. O saatte uyumakta olan, butun garaj sahipleri gibi Erzincan'li olan kardesler böyle tembihlemisler. Gec gelinirse birak arabayi kapi önune, anahtari firlat iceri...

Omzunda kocaman bir canta, uzerinde yol giysileri (Mini etek filan da degilmis dugunden kalan)ana caddeyi gecip, yine sokagin basinda ki dairesine gidecekmis ki tost ayran yiyerek, ilerlemekte olan 3 adam, sokagin basinda, tam da D'nin apartmaninin kapisi hizasinda durmuslar.

D de, elinde anahtarligi kapiyi acmaya hazir: Gitsenize yolunuza! benim evim orasi, demis.

Adamlar geri bir adim atar gibi, ama yine de bekliyorlarmis. D de geri bir adim atmis ve anahtarlikta ki dudugunu calmis. Bunun uzerine alisilmadik bir durum oldugundanmidir, asil cibanin basi olan adam, elinde ki ayrani D'ye dogru savurmus ve D de ani bir hareketle cantasiyla kendini koruyunca, canta ayranlanmis. Bööhhh! midesi altüs olmus D'nin.

D buyuk bir hizla ana caddeye yönunu dönmus. Tek yonden gelen ilk taksi solda hemen önunde durmus.

Söför: Ne oldu bacim? demis.

D:Evime giremedim. Herifler rahatsiz etti, diye bir solukta anlatmis.

O sirada herifler de sokagin yarisina dogru, bakinarak ilerliyorlarmis. Söfor arabasindan inmis ve D kapiyi acmis, tesekkur etmis söföre. Söför isterseniz yukari kadar gelebilirim, demis.

D: Gerek yok, kapi kapaninca guvenlidir, acamazlar, ben yalniz cikarim, demis...

Yukari ciktiginda, daha kapidan iceri girer girmez, herifler geri dönup asagidan apartmanin demir kapisina metalle vurmaya baslamislar.

D hemen polisi aramis: Rahatsiz ediliyorum, demis.

Polis: Nerede oturuyorsunuz? demis.

D :Teyyareci Fehmi Sok, Pangalti,Sisli, demis.

Polis: Fatih'e mi bagli? diye sormus!

D de, cevap bile vermeden, kapatmis telefonunu...

Tuesday, May 1, 2007

1 Mayis Isci Bayrami Kutlu Olsun!


Bugun ilk kez hayatimda bir isci bayramina gidip blogumda gösterecektim; sorunsuz , itis-kakis olmadan, jopsuz, bizim 29 Nisan mitingimiz benzerinde bir 1 Mayis mitingi...
P-O: 1 saatte gidip gel lutfen, dedi. Ben acele fotograf cantami sirtlandim, 10 dakikada bisikletle sehir merkezine geldim. Toplanmis halk belediye baskaninin konusmasini dinliyordu. Parkin hitap etmeye uygun yuksek kisminda, tek buyuk bir Isvec bayragi, en az 10 adet kirmizi renkte, cesitli sendikalari temsil ettigini sandigim bayraklar tutuluyordu. Ilgi oldukca iyiydi, hic bir pankart yoktu. Actim cantami ve bir de bank buldum, ustune ciktim, kameramin pili evde sarjda kalmisti. Ben de koca sözu dinleyip, oyalanmadan hemen eve döndum...Bu postu resimsiz yazmak zorunda kalacakdim ki, sonra gittigimiz buyuk cocuk parki yolunda, köprude, gunun anlam ve önemini iceren kirmizi bayraklari gördum ve onlari cektim, hic resimsiz olmasin diye...
Dilerim Turkiye'mizde de bir gun, burada ki gibi baris dolu, 1 Mayis emekci gununu kutlayabiliriz...